Menü Kapat

Adam Düzeldiğinde – Erim Hısım

Bundan böyle bu köşede ve bu satırlarda periyodik olarak birlikte olacağız. Ağırlıklı olarak yönetim, yönetişim, iş dünyası, insan kaynakları, takım, takım çalışması, biraz da kişisel gelişim, elbette ki değişim, statiko ve doğal olarak geçmiş, gelecek, olan biten, olmayan, olamayanları yazmaya ve sizlerle paylaşmaya çalışacağım. Bunları kaleme alırken de otuz yıla yaklaşan iş hayatı deneyimimden, bu deneyimin hem devlet erbabı hem özel sektör çalışanı hem girişimci boyutlarından elbette besleneceğim. Dahası senelerdir yaptığım danışmanlıklardan aldıklarım ve verdiklerim de yine bu satırlarda boy gösterecektir. Ve tabi ki akademik çalışmalarım. Belki de en çok oralardan yani önce okuduğum ve yetiştiğim sonra da görev yaptığım Üniversitelerimden biriktirdiklerim, edindiklerim ve öğrendiklerim olacaktır bu satırlarda. Bunları yaparken bazen biraz diplomatça bazen de hem nalına hem mıhına olabiliriz elbette.

Tüm bu süreçte birçok ustanın çıraklığını yapmak gibi şanslarım oldu. Birçok vizyon sahibi ile paylaşımım ve dirsek temasım gerçekleşti. Bir dolu başarı hikayesinin şahidi destekçisi ve oyuncusu olma avantajları yaşadım. Bunların hepsinden mutlaka birçok şey öğrendim. Bana tüm bildiklerimi öğreten başta hocalarım olmak üzere bu yaşamı paylaştığım her kez ve her şey burada olacaktır sanıyorum (farkında olsam da olmasam da). Ama kesinlikle farkında olduğum ve her fırsatta dile getirmeyi görev bildiğim bir kaynağım var ki şöyle böyle değil bu kaynak. Yukarıda saydığım zengin ve geniş bilgi ve veri damarı kadar belki de daha derin geniş ve verimli bir damardan söz ediyorum. Kim mi bu damar? Tabi ki gelmiş geçmiş tüm öğrencilerim ve dahası yaşamımın son onüç yılını dolduran oğlum. Belki de ne öğrendiysem onlardan öğrendim. Daha önce öğrendiklerimi de onlar sayesinde pekiştirdim. Uygulamasını, teoriden pratiğe yansımalarını gördüm ve görmeye devam ediyorum.

Hemen hemen tüm öğrenci gruplarım ile (Üniversitelerdeki dersler, Kurum eğitimleri vs.) paylaşımlarımda dile getirdiğim bir şeyi burada paylaşmak istiyorum. Bir sınıfta en çok kim öğrenir? Genelde şu tür yanıtlar alıyorum.-iyi dinleyen çok katılan dersi kaçırmayan çok soru soran iyi not alan vs. Evet bu kişilerin hepsi gerçekten çok öğrenir. Ama en çok öğrenen öğretmendir. Yeter ki her şeyi bildiğini ve her öğrencisinden çok bildiğini düşünmesin ve bu ilk aşamada öğrenmekten kopmasın.

Evet ne dedik; yönetim, takım, birey, değişim ve gelişimden yazmaya çalışacağız dedik. Bu konulara ilişkin deneyimlerimiz ve biriktirdiklerimiz ışığında doğru bildiklerimizi paylaşacağımızdan söz ettik. Bu konuların tek doğrusu olmadığını ve çok büyük bir hızla değiştiğini de iyi bildiğimizi düşünüyorum.Bu sebeple belki sizlerle yada başkaları ile fikir ve görüş ayrılıklarımız olacak. Bu köşe sayesinde belki sizlerden gelen yorum ve görüşler sayesinde öğrendiklerimiz listesine belki şu satırları okumakta olan sizleri de ekleme şansımız olacak, kim bilir ?

Ne olursa olsun, yapmaya çalışacağımız biraz bireysel olarak ve biraz da grup ve hatta bazen de toplumsal olarak doğru bildiklerimizi paylaşmak ve bu sayede hep birlikte yeni ve doğru bilgilerle donanmak çabası olacak.

Dilerseniz bu satırları minik bir hikaye ile sonlandıralım. Bir Pazar günü, evin babası bütün haftanın yorgunluğu ve biriktirdiği tembelliği ile baba koltuğuna kurulmuştur. Elinde Pazar gazeteleri ile beklide elini bile oynatmak istemediği bir günü karşılamak üzeredir.Sessiz ortamı minik oğlunun yanına koşarak gelmesi bozar. Bu sevimli minik çocuk, babasına sorar. – Babacığım bugün Pazar değil mi? Aldığı evet yanıtı ile büyük bir sevinç yaşar. oleeeey. Babası oldukça şaşırmıştır ama sevimli çocuk devan eder. babacığım bana bu Pazar birlikte parka gideceğimize söz vermiştin, unutmadın değil mi?.Eyvah der baba nasıl da unuttum.Ve gerçekten de bunu yapacak hali yoktur.O an gazetenin ilavesini gözü takılır ve aklına dahiyane bir fikir gelir. Gazete kocaman bir Dünya haritasını ilave olarak vermiştir. Oğluna der ki evet parka gideceğiz ama önce sen bunu hak etmelisin. Paramparça ettiği Dünya haritasını oğluna verir ve der ki. bu haritayı düzelttiğin an hemen parka gideceğiz.Bir yandan da bu koca Dünya haritasını birleştirmek için coğrafya hocası olmak gerek diye düşünmektedir.Sevimli çocuk tüm masumiyeti ile parçalanmış dünya haritası ile odasının yolunu tutmuştur. Baba bu harika manevrası ile gün boyu tembelliğine kaldığı yerden devam edeceğini düşünmekte iken yaklaşık on dakika sonra oğlu koşarak gelir.Bir yandan da düzelttim babacığım diye bağırmaktadır. Baba buna inanmaz olamaz der ama çocuk babasının elinden tuttuğu gibi onu odasına götürür. Baba bu kez de gözlerine inanamamaktadır, çünkü yerde parçaları bir araya getirilmiş ve düzeltilmiş olan dünya haritası durmaktadır.Ve oğluna sorar. oğlum Dünyayı nasıl düzelttin. Oğlunun yanıtı çok basittir. babacığım haritanın arkasında bir adam resmi vardı.Ben sadece adamı düzelttim, adam düzelince dünya kendiliğinden düzeldi. Tabi ki baba oğul birlikte parkın yolunu tuttular. Kim bilir belki biz de bir yerlerdi bir adamı, belki kendimizi düzeltme şansına sahip oluruz. Kim bilir belki bu sayede belki içinde bulunduğumuz kurumları da düzeltebilir ve hatta daha güzel bir toplum ve daha güzel bir dünya yapabiliriz. Belki de her şey böyle başlar; bir adam düzeldiğinde.

 

ERİM HISIM
Öğretim Üyesi
Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi
ve Yıldız Teknik Üniversitesi

Bir cevap yazın